23 Mart 2010 Salı

bedenmekan/ / hennry lefebvre

Çok açık ki beden, mekansal deneyim içinde kendisine uyanır. Ve bu uyanışla birlikte kendisini oranlı büyüklükler bütünü olmaktan kurtarır. Artık ötekileri de bir beden olarak anlamanın eşiğinde, toplumsal bir beden olarak iyice kayganlaşır ve parçalarına ayrılır. Kendisinin aynı zamanda bir başkası (öteki ya da ötekiler olduğu (toplumsal beden) kavrayışı (salt  deneyimden 'dil'e ya da toplumsala  geçiş) aslında klasizmin çöküşünüde dile getirmektedir. Ancak nedense ısrarla, bu çöküş, bedenin sadece oranlı  büyüklükler bütünü olması durumuna bağlı dirençle yeniden inşa edilmek istenmektedir. Hala, kısmen/ya da ağırlıklı  olarak sürdürülen bu durumun tartışması, bedenin hiç de yalın olmayan kaygan,zıtlıklarla dolu çokluklu yapısının anlaşılmasıyla elbette, yeni bir seyire büründü... Bu seyir hala sürüyor ve izliyoruz, kimi kez içinde  yeralmaya çalışıyoruz: tüm yeni olan ve anlaşılmayan durumların yarattığı 'moda olma' tepkilerini de üstlenerek. Ancak bu seyrin tartışması sürerken en önemli durum, bedenin kendisi ve bir başkası olarak, kendi içinde sürdürdüğü gezinti olmaktadır.
Bu, zorluklarla dolu, ne yalın, ne de sonu olan gezintiye çıkma cesaretini üstlenmiş biz mimarlara hiç olmazsa bu asli, ilk serüveni kaçınılmaz biçimde kavramak düşüyor. İşte Lefebvre de şöyle anlatıyor bu durumu: Bedenin kendisi gibi açık,anlaşılır ve somut ama, karışık, karmaşık, çetrefillli,örtük ve belirsiz.

çeviri:Aslı Doğay  /  derleme: Murat Uluğ-Aslı Doğay

mimarlık277/1997[9]
i won’t throw myself from the pier
i’m gonna go home and shut up for a year
and when the year is over i’ll reappear
and have a solution i’ve reason to believe that

what i find is gonna change the face of human kind
and all these years before well i was blind
that’s my conclusion

felsefede gezinmeden, dünyası görülmüş sayılmaz mimarlığın...




“...Madde ve bellek arasında saf algı ve saf anı arasında, şimdi ve geçmiş arasında bir doğa farkı olmalıdır. Geçmişin kendinde yaşamını sürdürdüğünü düşünmekte böyle güçlük çekiyorsak, bunun nedeni geçmişin artık var olmadığına, varolmayı bıraktığına inanmamızdır. Böylece, Varlıkı şimdiki-varlıkla karıştırırız. Oysa şimdi yoktur; o, daha çok hep kendi dışında olan saf haldeki oluştur. Şimdi yoktur ama eylemde bulunur. Onun temel öğesi, varlık değil eylemde bulunan ya da yaralı olandır. Bunun tersine, geçmişin eylemde bulunmayı ya da yararlı olmayı bıraktığı söylenmelidir. Ama geçmiş varolmayı bırakmamıştır. Geçmiş kendinde varlıkla örtüşür. Geçmişin “varolmuş olduğunu” söylemeyeceğiz, çünkü o, varlığın kendinde halidir.(varlığın kendini tükettiği ve kendi dışına yerleştiği biçim olan şimdinin karşısında)varlığın kendinde saklı durmasının biçimidir.”(Bergsonizm syf 86)

Öngördüğümüz tüm kategoriler arasında varolduğunu düşündüğümüz doğa farkları, kategorilerin birbirleri ile olan etkileşimini sınırlandırır. Mimarlık ve felsefe kategorileştirme üzerine iki örnek olabilir. Sanat, bilim aynı şekilde farklı iki kategorileştirmedir. Mimarlık sanat mı?, bilim mi?, felsefe ne kadar rasyonel? gibi sorular durumları doğa olarak farklılaştırmamızın sonucu oluşan kafa karışıklıklarıdır. Tüm bu kavrama ve hayatı edinme biçimlerimiz, birbirlerinden doğa olarak değil derece olarak farklıdırlar. Bu derece daha az yada daha çok olarak değil, fazlar olarak belirir. Böyle düşündüğümüzde şimdi, geçmiş, gelecek aynı anda ve burda belirir. Bu, zaman ve mekan kategorilerininde birbiri içine geçtiği andır. Tüm fazların birlikteliği ve dinamikliği, yeninin her an belirme ihtimalinin garantisidir aslında. Durumları kategoriler olarak ayırmak fazlar arasındaki dinamik ilişkilerin sabitlenmesi ve koşullanması anlamına geleceğinden, yeni ve anlık olan beliremez.




20 Mart 2010 Cumartesi

christopher mc candless:::

Society, you're a crazy breed! Hope you're not lonely without me...

DELEUZE'den

İnsan bedeninin her organı makinedir; yeme-makinesi, anal-makine, konuşma-makinesi, nefes alma makinesi; "her organ makine için bir enerji-makinesi: her zaman akımlar ve kesintiler... bunlar metafor değildir gerçektir.... Her kuvvet başka kuvvetlerle ilişkilidir ve ona uyar ya da emir verir. Bedeni tanımlayansa baskılayan ve baskılanan kuvvetlerin bu ilişkisidir...

KG'den...

“...Aklın bulamaçla yani KAOS’la karşılaşma anında olup bitecek olanlar öngörülemez. Bu karşılaşma hiçbir zaman nihai durumun önceden teminat altına alınmasına izin vermez. Evet Bulamaç, Kaos denilen şeyin ta kendisidir. Fakat konumuz Kaos değil. Herkesin Evi Mevcutlarla Aklın karşılaşma olanağıdır Üzerinde yaşadığımız dünya bu nedenle sayısız şekillenmenin bütün hatlarıyla tamamlanmış şekillerinin toplamı değildir. Yaşadığımız dünya ucu açıldıkça yeni uçların yönsüzlüğüne açılan bir zenginliktir. Doğanın zamansız ve mekansız daim oluşunun bizler tarafından kavranılma tarzı onun şekillenmesini de bir Aralığın içine taşımamıza yol açar. Ve bu Aralığın içinde kalma şartıyla hepimiz insan aklının seçtiği aynı şekillenmeleri algılarız. Belki de bu nedenle tasarım yaparak dünyaya katılırız, dünyaya bir şeyler katmayız. Akıl tasarım yapma yoluyla Kaostan çalarak bu Aralığın sınırlarını durmaksızın genişletir. Eğer bu sınır yayılımının edindirdikleri kendimizi yeniden fakat daha zenginleşmiş bir karışım halinde Mevcut’a katmak için değil de Mevcuttan ayrışıklığımızı yüceltme amacını tahrik ediyorsa Mevcuttan uzaklığımız bu kez Teknoloji olarak yapılanmaya başlayacaktır. Bugün olduğu gibi..”(Kenan Güvenç,2009)